Son yıllarda Türkiye'nin ekonomik büyüme stratejileri, istihdam ve ihracat alanında ciddi sorunlarla karşı karşıya. Klasik ekonomik kalkınma anlatısının temelini oluşturan endüstrileşme stratejileri, bireylerin hayatını sarsmış durumda. Sanayi üretimi, ekonomik büyümeyi getirmiyor. İstihdam sağlama ve artı değerin yayılması konusunda çıkmaza girmiş görünüyor.
Teoriye dönecek olursak; ihracat, yerli üretimin artmasını ve yeni iş imkanlarının doğmasını sağlar. İhracat yapan firmalar, üretim kapasitelerini artırarak daha fazla işçi istihdam ederler. Bu durum, işsizlik oranlarının düşmesine ve halkın refah seviyesinin yükselmesine katkı sağlar. Ancak teorinin dinamikleri eskisi gibi çalışmamaktadır.
Hem talep tarafındaki durağanlaşma hem de teknolojik değişim ile verimlilik artışları, yapıyı sarstı. İhracatın artış hızı uzun süredir kaybolmuş durumda. 2020’li yıllarda yaşanan patinaj, 2010’lu yıllarda da benzer şekilde gözlemlenmektedir. Salgın koşulları neticesinde 2021 yılında yaşanan sıçrama, 2022'nin son aylarından itibaren azalmaya başladı.
İhracatımız yeni yılda önemli ölçüde rekabet baskısı altında kaldı ve kayda değer bir oranda büyüyemedi. Avrupa'nın durumu, ana ihraç pazarımızın durumu ve tüketim dinamikleri, bu zincirin belirleyici halkasıdır. Aşırı değerli Türk Lirası ve yükselen maliyetler, ihracatçıların en çok yakındığı hususlar arasında yer almaktadır.
Ancak küresel gelişmelerden bağımsız bir çerçeve çizmek mümkün değildir. Ticari bloklar ve devletler arası mücadele, önümüzdeki dönemde bazı fırsatlar çıkarabilir. Ancak küreselleşme olgusundaki derin değişiklikler göz ardı edilemez.
Grafiklerde de görüldüğü üzere, hizmet ihracatı artık ana gündem haline gelmiştir. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) 2024 raporuna göre, dünya mal ihracatının değeri 2023 yılında yaşanan düşüşün ardından yüzde 2,3 oranında artmış ve 24,4 trilyon ABD dolarına ulaşmıştır. Ancak hâlâ 2022 değerinin neredeyse yarım trilyon dolar altında kalmaktadır.
Reel bazda, geçtiğimiz yıl küresel mal ticareti hız kesti. Öte yandan, hizmet ticareti reel olarak yüzde 5 büyümüştür. Hizmetlerin küresel ticaretteki payı 2023’te yüzde 25’e yaklaşarak ekonomik büyümenin yeni motoru olabileceğini göstermiştir.
Küresel değer zincirlerinde yer edinmek, sanayileşmeye giden baskın yol gibi görünmektedir. Ancak, birçok gelişmekte olan ülkede imalat alanında istihdam azalma eğilimi gözlemlenmektedir. Bu durum, istihdam yaratmak ve ekonomik dönüşümü sağlamak için kullanılan geleneksel imalat odaklı ihracat modelinin açmazlarını göstermektedir.
Politika yapıcılar için daha çeşitlendirilmiş kalkınma stratejilerinin gerekliliği vurgulanmaktadır. Küresel ticaretteki bu dönüm noktası, belirsizliğin arttığı global konjonktürde yol almaya çalışan ülkeler için jeopolitik riskleri artırmaktadır.
Ulusal şampiyonlar yaratmadan, Türkiye gibi ülkelerin küresel ölçekte ekonomik performans göstermesi kolay değildir. Turquality teşviklerinin hizmet sektörüne açılması önemli bir adımdır. Hibrit bir alan olan e-ticaret, Türkiye’nin bu iki kolu da bölge ülkelerine nazaran güçlü kılmaktadır.
Ancak Türkiye'de KOBİ'lerin sadece yüzde 4'ü e-ihracat yapmaktadır. Gelecekte e-ihracat yapmayı planlayan KOBİ'lerin oranı ise yüzde 7,3'tür. Bu oranlar oldukça düşüktür ve e-ticaret teşviklerinin bütüncül bir stratejiyle ele alınması gerekmektedir.
Gelişmiş ülkeler için büyümenin yeni motoru olan dijital hizmetlere yapılan yatırımlar, sürdürülebilirlik açısından izlenmelidir. Asya'daki gelişmekte olan ekonomiler, uluslararası hizmet ticaretindeki paylarını artırarak bilgi yoğun hizmetlere daha uygun yatırım modelleriyle yönelmektedir.
2023 yılında, gelişmekte olan ekonomilerden dijital olarak sunulabilir hizmetlerin ihracatı yüzde 9 büyümüştür. Bu durum, maddi olmayan varlıkların dünya ticaretindeki önemini artırmaktadır. Ancak otomasyon ve AI gibi teknolojilerin gelişimi, bu hizmetlerin üretiminin tabana yayılmasına olanak tanımaktadır.
Gümrük tarifeleri yalnızca mal ticaretine ilişkin olup, dijital hizmetler ticaretinin güçlü bir büyüme trendi sergilemesi beklenmektedir. Mal ticaretinin durgunluğunu koruyacağı, dijital hizmetlerin ise büyümeye devam edeceği varsayılmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye'nin ekonomik stratejilerini gözden geçirmesi ve yeni fırsatları değerlendirmesi önemlidir.